9 Kasım 2013 Cumartesi

HORLAMAYA SON HORLAMA TEDAVİSİ

Horlama probleminiz sizi rahatsız mı ediyor?  Denediğiniz uyguladığınız bütün yöntemler işe yaramıyor, sözde “uzmanların” tavsiyeleri, kesin çözüm sunan “ürünler” sizi başarısızlığa mı götürüyor, horlama probleminize kesin çözüm olamıyor mu?


 Sektör sağlık sektörü gibi büyük ve kapsamlı bir sektör olunca bu konuda birikmiş binlerce farklı görüş, birbiriyle çelişen bilgiler ve doğru olanı yanlış gösteren ürünler bulunmaktadır. Sözde 1 haftada horlama probleminize kesin çözüm sunan ve sağlığınızla oynamaktan çekinmeyen kişi ya da kurumlar bulunmaktadır. Hal böyle olunca horlama problemine çözüm arayan  neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt edemez hale geliyorken, psikolojisi bozuluyor ve sağlığından olma tehlikesiyle karşılaşabiliyor.

 O yüzden bu yazımızda sizlere son zamanlarda meşhur olan “7 Günde HORLAMAYA SON ürününün” değerlendirmesini yapacağız. Bu değerlendirme çeşitli uzmanların ve kullanıcıların görüşleri baz alınarak ve bu sektördeki bilgi ve tecrübelerimiz neticesinde yapılmıştır.


Not: Bu “7 Günde HORLAMAYA SON ” ürününün değerlendirme yazısıdır, eğer siz ürünün sayfasını arıyorsanız BURAYA tıkayarak ürün sayfasına gidebilirsiniz.


7 Günde HORLAMAYA SON ürünü doğal yollardan horlama probleminize çözüm sunar, piyasada mutluluğun formülü adı altında yüzlerce ürün mevcut ama bu ürün ve sadece 7 günde horlama probleminize % 100 kesin çözüm sunan bir ürün ve horlama probleminiz tamamen sona erer. Bu ürün burun şeritlerine, horlama yastıklarına, aparat protez ve en önemlisi cerrahi operasyonlara son veriyor.


7 Günde Horlamaya Son ürününün olumlu yanları:
  • Doğal yollardan horlama problemine nasıl çözüm bulacağınızı öğretiyor olması. Bu en güzel özelliğidir. Çünkü işe yaramıyor olsa bile en azından sağlığınıza zarar vermez.
  • Düzenli ve rahat uyumayı öğretmesi.
  • Uzmanlar tarafından tavsiye edilmesi: Konu hakkındaki uzmanlar bu ürünü çok farklı yöntemlerle horlama problemine çözüm bulduğu için çok beğendiklerini dile getirmektedirler.
  • Burun şeridi, aparat ve protezler, horlama yastıkları ve en önemlisi cerrahi operasyonlarla uğraşmazsınız.
  • 7 günde kesin çözüm ve tamamen horlama probleminize son vermektedir.
  • Geceleri horlama problemi sebebiyle uykunuz bölünmez.
  • Bu ürünü kullananların % 95 i memnun kalmıştır. Bu ürünü kullananlar gerçekten 7 günde horlama probleminin tamamen ortadan kalktığını belirtmektedirler.
  • Daha önce defalarca test edilmiş gerçek sonuçlara dayanmaktadır.
  • Ürün % 100 garanti kapsamındadır.


7 Günde Horlamaya Son ürününün olumsuz yanları:
  1. Ürün kısa bir süre için indirimde olduğundan bu süre zarfını kaçıranlar faydalanamayacaktır.
  2. 7 gün boyunca anlatılanları yapmanız gerekeceğinden zaman ayırmanız gerekmektedir.


     Evet sonuç olarak size 7 Günde Horlamaya Son ürününün gerek doğal yolları anlatması gerekse de uzmanlar ve kullanıcıları tarafından tavsiye edilmesiyle diğer birçok üründen farklıdır. Sahip olduğu yüksek etki etme oranı ve kullanıcı memnuniyetinden dolayı, bu alanda en azından bilgi sahibi kişiler olarak bu ürünü sizlere rahatlıkla tavsiye ediyoruz. Siz de kısa bir süre içerisinde horlama probleminize tamamen veda edebilirsiniz.



Güncelleme : Ürün şuan kampanyaya girmiştir. Bu kampanyadan faydalanmak için tıklayın.

6 Kasım 2013 Çarşamba

Horlamada Kanser Riski

                    Horlamada Kanser Riski

  Yapılan araştırmalarda horlama problemi olan kişilerin kanser riskinin 5 kat daha fazla olduğu ortaya çıkmıştır.Bunun nedeni ise düzensiz alıp verilen solunum olduğu belirtiliyor.

  İngiliz Daily Telegraph Gazetesi’nde yayımlanan habere göre bazı bilim çevrelerine göre horlama sorununu çözdüğümüz takdirde kanserli hücre oluşumunu önlemek mümkün olacaktır.Söz konusu bilim çevreleri ABD’ de 1500 denekle 22 yılda yaptıkları araştırmanın neticesinde bu kanıya varmışlardır. 22 yıl boyunca deneklerdeki kanser oranlarını inceleyen bilim adamları horlayan ve uykuda nefesi ağır alan kişilerin bu sorunları yaşamayanlara göre 5 kat daha fazla olduğunu ortaya çıkarmışlardır.Bunların en yaygını ise “uyku apnesi” dir.

  Bu gazetenin başka bir yayımında kandaki oksijen oranının düşük olmasının habis tümör ve bu tümörleri besleyen damarların gelişimini tetikleyebileceğini söylüyor.

  Amerika araştırma dergisi “Pediatrics”in  mart ayı sayısında yayımlanan dergisinde horlama ve diğer uykuda nefes alma problemleri olan çocukların davranış sorunu yaşama olasılığının diğer çocuklara göre daha fazla olduğunu göstermiştir. Ayrıca araştırmacılara göre uyku apnesi ve horlama gibi problemleri olan çocuklarda ise ileri yaşlarda hiperaktivite olma olasılıkları daha yüksektir.

  Uzmanlar, bu alanda daha fazla araştırma yapılması gerektiğinin altını çiziyor.Bu gibi uyku sorunlarının ciddiye alınmasını ve çok dikkatli olunmasının gerektiğini söylüyorlar.

  İngiltere’de yaşayan 11 bin çocuk üzerinde yapılan araştırmanın sonucunu heyetin başkanı Karen Bonuck  uyku bozukluklarının çocukların beyin gelişimlerine zararlı olabileceğini açıkladı. Genel bir tahmine göre de her 10 çocuktan biri düzenli olarak horluyor ve %2 ile 4 ü uyku apnesinden muzdarip durumdadır.Bu rahatsızlıklara genellikle geniz eti ve bademcikten kaynaklanan sorunlar neden olmaktadır.

  Harward üniversitesinde yapılan başka bir araştırmada da uzun süre horlayarak uyuyanlarda kanser riskinin daha fazla olduğunu ortaya koydu.Araştırma verilerine göre gece dokuz saatten fazla horlayarak uyuyanlar,yedi saat horlayarak uyuyanlara göre iki kat daha fazla bağırsak kanserine yakalanma riski taşıyorlar.


  Horlayarak uzun saatler uyumak ile bağırsak sendromu geliştirme arasındaki yakınlığı inceleyen araştırmacılar, düzensiz alıp verilen nefesin kanser riskini arttırdığını öne sürdüler.

  Harward Tıp Fakültesi’nden Xuehong Zhang “Çalışmalarımız uyku süresi, uyku kalitesi ve bağırsak kanseri riski arasındaki bağlantı üzerinde yoğunlaştırıldı.Buna göre horlayan kişilerin uyku apnesine tutulmaları ve bunun da kansere yol açma riski var” şeklinde konuştu.


  Tüm bu araştırmalar gösteriyor ki horlama kansere sebep olabilir. Günümüzde uyku sağlığımızı korumak pek mümkün olmasa da gerek iş yaşamımızdan dolayı gerekse sosyal yaşamımızdan dolayı bu sosyal rahatsızlığı dikkate almalı uyku sürelerimizi yeterli miktarda ayarlamalıyız. Eğer ki böyle bir sorunumuz var ise ciddiye almalıyız.Kanser günümüzün en kötü hastalıklarından olduğu için kanseri tetikleyici her türlü hareket ve hastalıkları bertaraf etmeye çalışmalıyız. Uzmanlar horlamanın risklerini daha fazla araştırıp tedavi edilmesi konusunda çalışmaktadırlar.



3 Kasım 2013 Pazar

HORLAMA SEBEPLERİ


Horlama Sebepleri Nelerdir?

  Bugün sizlere horlamanın sebepleri hakkında bilgi verecek ve bu konuda uzmanların görüşlerini daha iyi anlamamız için görüntülü olarak göstereceğim.







 Bu videoda uzman kişi horlamanın sebeplerini anlatıyor ve daha ayrıntılı olarak ele alıyor. Kilo alımının horlamaya etkisini ele alıyor ve genel olarak hangi sebeplerden olduğunu anlatıyor.Hasta kişiye getirdiği solunum alma güçlüğü hakkında bilgi veriyor.

  Aşağıdaki videoda ise horlamanın tehlikelerini ele alıyor, hangi hastalıklara sebep olduğunu ve ne gibi sosyal ve ya tehlikeli sonuçlar doğurduğunu anlatıyor.Gün içinde kişiye verdiği sıkıntıları ele alıyor.





   Bu videolar bu konuyu en iyi şekilde ele alıyor ve detaylı bilgi veriyor.Horlamanın insan hayatına verdiği zorlukları detaylı olarak ele alıyor.Verdiği sosyal sıkıntıları topluma verdiği rahatsızlıklara değiniyor ve horlama sebeplerini anlatıyor.

30 Ekim 2013 Çarşamba

HORLAMA SEBEPLERİ

Horlama sebepleri

    Uzmanlara göre horlayan kişide dil yumuşaktır ve küçük dili diğer insanlardan uzundur.Kişi uyurken horlama esnasında 30-300 kez nefes durması yaşar, bu nefes durmalarının hepsi horlama esnasında oluşmaktadır ve her horlama 10 saniye nefessiz kalmak demek.İstatistiklere göre her 4 erkekten birinde görülürken kadınlarda ise bu durum 6-7 de birdir ve erkeklerde yaş ilerledikçe  %50 ye çıkmaktadır.

     Horlamanın erkeklerde fazla olmasının sebebi yağlanmanın boyun ve karın bölgesinde olmasıdır, kadınlarda ise kalça bölgesinde olmasıdır.Aşırı şişmanlık (obezite) her sağlık probleminde olduğu gibi bunda da birinci sırada yer alıyor aşırı şişman olan kişilerin kilosundan dolayı boynunun kalınlaşması sebebiyle uyurken nefes almakta zorluk çekiyor, kilosu fazla olan kişiler özellikle sırtüstü yattıklarında dilin nefes almaya engel olmasıyla boğaz kanalları daralıyor ve horlamaya başlıyor.

   Yapılan araştırmalar Alkol, sigara,ağrı kesici ve kas gevşetici gibi maddeleri fazla  kullananlarda nefes borusu,dil ve boğaz kanallarının sert olan yapısının gerginliğini yumuşatarak horlamaya sebep olduğunu,bunun yanı sıra bu gibi maddelerin aşırı kullanılması kalp ritmini bozduğu için 2. horlama sebepleri arasında göstermektedir.

   Sigara içmek sadece akciğerlerimize ve vucut yapımıza zarar vermez, boğaz bölgesinde yer alan dokularımızı da yıpratır.Bu bölgede yer alan dokuların elastikiyetini azaltır, boğaz ve burun mukus ile kaplanır, sigara içenler sigara dumanına karşı alerjiktirler,vücut burnun ve boğazın yapısını korumak için mukus dediğimiz özel sıvı salgısını salgılar salgılanan bu sıvı (mukus) uyku esnasında titreşerek horlama olayını ortaya çıkartır.



   Burun kemiği eğriliği,kronik sinüzitler,burun eti büyümeleri, burun alerjileri, burun polibleri ve burun kanserleri de horlama sebepleri arasındadır.
  
   Horlamanın bir diğer nedeni de yaşlılık özellikle 65 yaşından sonra erkeklerin %70 i kadınların ise %56 sın da kendini göstermektedir.Genç yaşlarda kullanılan alkol,sigara,ağrı kesici ve kas gevşeticilerin fazlaca kullanılması yaşlılıkta kendini göstermektedir.

  Dikkat edilecek bir diğer konu da aşırı horluyor isek bu bazı hastalıkların belirtisi olabilir.Bunlar; diyabet ve kalp hastalıkları gibi sinsi hastalıklardır.Uyurken horlama sebebiyle nefesimizin kesilmesi horlayan kişi farkında olmasa bile gece de  30 ile 300 kez arasında olabiliyor,ancak horlayan kişi bunun farkında bile olmaz.Bu nefes kesilmesi kişiyi rahatsız etmekle beraber burnundan nefes alamamasını ağzından nefes almasını ve ağzından nefes alması sebebiyle de horlama sesinin ortaya çıkmasını sağlar.

   Eğer çocuklarda horlama varsa horlamanın sebebi geniz eti ve bademciklerdir. Bu dokuları fazla büyümesi sonucu çocuklarda horlama görülebilir.

  Horlamanın sebeplerini detaylı olarak öğrenmiş olduk, uyku bozukluğuna ve uykuda rahatsız olunmasına sebep olan horlama genel olarak bu sebeplerden ötürü oluşmaktadır.Bu oluşumlar hepimizin hayatında az ya da çok var bunlara dikkat edelim sabahları dinç ve uykumuzu almış olarak kalkalım gerek iş yaşamında gerekse sosyal yaşamımızda başarılı olalım,kendi uykumuzu ve başkalarının uykusunu da bölmeyelim.





27 Ekim 2013 Pazar

HORLAMA NEDİR?

                                                       Horlama nedir?

    Nefes alma sırasında havanın dar bir alandan geçerek çevresindeki dokuları titretmesiyle oluşan sestir.Bu ses şiddetli ve kalın tonda olduğu için çok rahatsız edicidir.Toplumun büyük çoğunluğunu tehdit eden bu hastalık uyku esnasında kişiyi rahatsız etmektedir.Kısaca ”Horlama nedir?”sorusuna kısa bir cevap vermiş olduk.
  
    Horlama kişinin kendisini rahatsız etmez,ancak eşini ve /veya topluca bulunulan yerlerde diğer kişileri rahatsız etmektedir.Hal böyle olunca kişinin kendisi yoğun bir uyku uyuyamazken başkalarını da uyutma maktadır. Rahatsız edici ve sinir bozucu olan bu durum rahat uyumamızı ve uyku derinliğimizi büyük ölçüde etkilemektedir.Sabah kalktığımızda hem horlayan kişi hem de biz dinç olarak kalkamıyoruz.Bu durum hem iş yaşamımızı hem de  sosyal yaşamımızı büyük ölçüde etkilemektedir.Peki o zaman Horlama nedir?
  
     Horlama bütün yaşamı etkileyen sosyal bir durum,çekilmesi zor bir çile ve uykumuzun zehir olmasıdır,geceleri sabaha kadar uykusunu alamamaktadır.

    Horlayan kişide:
Dil ve boğaz kasları gerginliği azalmıştır.
Boğazdaki dokuların aşırı büyük olması
Yumuşak damak küçük dilin, aşırı sarkık ve uzun olması boğaz yolunu daraltır.
Burun tıkanıklığı olan kişiler havayı almak için genze aşırı yük oluşturur.

    Yukarıdaki sorunların bir ya da bir kaçı varsa bu kişiler muhtemelen horluyorlardır. Horlama sırasında oluşan bu durumlar aslında çok ciddi olan sorunlardır.Mutlaka en kısa zamanda bir çözüm yolu bulunmalıdır.Peki nedir bu horlama?  ve  Neden kaynaklanır?
  
   Nefes almanın tehlikeli bir biçimde kesilmesidir horlama uyku esnasında burundan nefes alamamadır.

           GENEL HORLAMA NEDENLERİ

   Aşırı şişmanlık
    Bazen sırtüstü yatmakta horlamaya neden olmaktadır.
    Burundan nefes alamama,
    Boğaz ve geniz dokusunun yumuşak olması
 ›   Bazen de dilin nefes almayı zorlaştırmasından dolayı olabilmektedir.
 ›   Orta yaşlardan sonra da görülebilmektedir.
 ›   Sigara ve alkol tüketiminden de olmaktadır. 
 ›   Aşırı dozda alınan ilaçlar
   
  Yukarıda belirttiğimiz gibi horlamak sosyal bir durumdur ama yinede kim ister ki rahat nefes almak varken zorlanarak nefes almayı ne kadar rahat nefes alırsak uykumuzda o kadar tatlı ve yumuşak olur .Bu konuda yatağımızın rahat olması yastığımızın yüksekliği ve uyurken aldığımız pozisyon da çok önemlidir.Gerçekten bu detaylar basit ama her zaman olmasa da  bazı durumlarda işe yarayabilmektedir.

  
  Horlama sırasında gelen ses nefes borusunun darlığından dolayı gelmektedir.Bu durumda havanın geçtiği yol çok dar olduğundan ses yapmaktadır, horlama sesi de bu nedenle oluşmaktadır. Oluşan bu ses bazen çok şiddetli bazen de az şiddetli olabilmektedir,bunun nedeni sesin nefes borusundan az ya da, hiç gelmeyip ağızdan nefes alınması sonucu olmaktadır.
 
  Bazı durumlarda orta yaşı geçenlerde kendiliğinden oluşmaktadır.Yaşlılık sebebiyle boğaz kasları daralıp büzüşür ve horlamaya neden olur.


  Şimdi horlamanın nedenlerini ve sebeplerini öğrenmiş olduk, verdiği sıkıntıları ve nedenlerini öğrendik sizde bu gibi sıkıntılarla karşılaşmamak ve rahat güzel yumuşak ve dinç zinde bir uyku uyumak için bu anlatımları dikkatli okuyup ve burayı takip ederek detaylı bilgi sahibi olabilirsiniz…

24 Ekim 2013 Perşembe

Uyku Apne Sendromu

        Uyku Apne Sendromu neden olur?

  En büyük sebebi horlamadır,horlama havanın dar bir alandan geçerken çıkarttığı sese denir.Horlamanın nedenleri arasında boğazın yapısının gevşek olması vardı. Bu yapı gevşek olduğu için uyku esnasında toplanıyor ve havanın geçtiği alanı daraltıyor.Uyku apne sendromunun oluşma sebebi bu yüzdendir.
 
  Basit horlama genellikle sırtüstü yatarken ya da yorgunlukla artan kesintisiz bir sesin oluşma nedenidir. Eğer kişiyi rahatsız etmiyorsa yani uyanmasına sebep olmuyorsa uyku ve solunum düzensizliklerine yol açmıyorsa zararsız olarak kabul edilir.

  Tıkayıcı apne sendromunda  sık sık tekrarlanan nefes durmaları, şiddetli horlama ve bu gibi belirtileri vardır.Ancak bir gecede en fazla 35 defa apne oluşması veya bir saatlik uykuda ise 5 apne normal olarak kabul edilmektedir.

  Ayrıca “apne” Yunanca’da  “nefessizlik” anlamına gelmektedir.Yani şöyle düşünebiliriz  apne eşittir solunum durmasıdır.

  Ayrıca hasta kişi gece yüzlerce kez nefessiz kalabilir, üç beş saniye uyanır ama yine uykuya dalar işte bu yüzden uykusu yüzeysel olur, derin ve dinlendirici uyku uyuyamaz ve gündüz uykulu bir şekilde hayatına devam eder.Buradaki asıl sıkıntı uykunun sürekli bölünmesi ve uyku derinliğinin olmamasıdır.

  Uyku apne sendromunun nedeni yapısal olarak solunum yolunun küçük olması, yaşlılarda destek dokularının gevşemesi sebebiyle soluk yolunun daha da daralması ve boğaz dokularında yağ birikmesi sonucunda oluşan darlık ve nefes alırken burunda bir direnç olması ters bir basınca neden olabilir, bu durumda hastalığa neden olabilir.

  Bu hastalığın belirtileri: Şiddetli ve sürekli horlaması olanlar, uykuda nefes durması olduğu fark edilenler, yeterli süre uyuyup da sabahları yorgun ve uykusunu alamamış olarak kalkanlar ileri derecede uyku apne sendromuna yakalanmış olabilirler.

  Uyku apne sendromunda gece uykularının dinlendirici olmaması sebebiyle kişi ne kadar uyursa uyusun sabahları kendini yorgun ve hiç uyumamış gibi hisseder. Ağız kuruluğu ve baş ağrısı gibi şikayetleri olabilir. Gün boyu yorgun olduğu için unutkanlık, dikkat eksikliği ve aşırı sinirlilik gibi durumlar olurken iş verimliliği düşebilmektedir. Bu hastalık yıllar boyunca devam ederse yüksek tansiyon, kalp krizi, beyin kanallarında tıkanıklık sonucu felç gibi kötü sonuçlara kadar gitmektedir.

Uyku Apne Sendromu nasıl anlaşılır?

- Hatırlamadığım halde bana uykumda  horladığım nefesimin durduğu ve tıkandığım söyleniyor.

- Yüksek tansiyonum var

- Uykumda kalp çarpıntısı ve kalp atışlarının teklediğini hissederek uyanıyorum

- Gece iyi uyuduğum halde gündüz uykulu ve yorgun hissediyorum.

- Uyandığımda sık sık başım ağrıyor

- Araba kullanırken veya çalışırken aşırı uykum geliyor

- Gün içinde aşırı ve karşı koyamadığım nöbetlerim oluyor

- Uykuya dalarken veya uyanırken rüya benzeri hayaller görüyorum

- Üzüldüğümde, kızdığımda, şaşırdığımda ve ya korktuğumda uykuya dalıyorum

- Uyandığımda üç beş dakika  yerimden kalkamıyorum 

- Gece boyunca bacaklarımda atmalar olduğu yanımdakileri rahatsız ettiğim söyleniyor

- Uyumaya çalıştığımda bacaklarımda karıncalanmalar oluyor

- Gece sık sık kramplarla uyanıyor ve yürüme ihtiyacı duyuyorum

- Sık sık  kötü ve ürkütücü rüyalar görüyorum

- Uykum sırasında yürüdüğüm dişlerimi gıcırdattığım söyleniyor

- Çalışma programım değiştiğinde ya da bir yolculuğa çıktığımda kendimi yorgun ve uykulu hissediyorum


  Bu maddelerin bir veya birkaçına cevap veriyorsanız siz dede uyku apne sendromu olabilir.Siz de bunun gibi şikayetleriniz varsa lütfen ciddiye alın rahat bir uyku ve zinda bir hayat için uyku konusundaki rahatsızlıklarımızı ciddiye alıp çözüm yoluna bakılması şiddetle tavsiye edilir.Unutmayalım ki “Sağlık ihmale gelmez”.

21 Ekim 2013 Pazartesi

Uyku Apnesi

                            Uyku Apnesi Nedir?

  Uyku apnesi kişi sağlığını olumsuz etkileyen uyku hastalıklarındandır.Bu hastalık solunum durmalarından kaynaklanır ve uyku düzenini olumsuz yönde etkiler.
 
  Bu uyku hastalığı uyurken meydana gelmektedir.Uyku esnasında solunumun 20 saniye durması veya normal değerinin %20 altına düşmesi şeklinde olur: oksijen miktarı azalır, kan basıncı düşer.Uyku apnesi sinir sistemindeki bir rahatsızlık ya da solunum yollarındaki bir tıkanıklık sebebiyle oluşabilmektedir.Bazı durumlarda hastalarda ikisi birden görülmektedir, her solunum durması uyku apnesi olarak değerlendirilmemelidir,solunumun azalması da bu hastalığa sebep olabilir.
 
  Yorgunluk,  aşırı sinirlilik, konsantrasyon bozukluğu, yüksek seste horlama ve sabah baş ağrısı bu hastalığın sonuçlarıdır.Bazı hastalarda bu şikayetlerin bir tanesi, bazı hastalarda ise hepsi birden olabilmektedir.
 
  Uzmanlarca ciddi kabul edilen bu hastalık toplumda çok yaygındır. Her ne kadar erişkinlerde, horlayanlarda, menepoza girmiş bayanlarda, aşırı kilolularda, yaşlılarda görülse de çocuklarda, genç ve zayıf insanlarda tespit edilebilmektedir. Kısaca uyku apnesi her yaşta görülebilir.


Uyku apnesinin belirtileri

- Düzensiz solunum

- Uykuda nefesin durması

- Gündüz aşırı uyku hali

Diğer belirtiler
( uyku apnesi yaşayan hastalarda :  mide yanması, bacaklarda şişkinlik, gece boyunca idrara çıkma, uyurken göğüs baskısı ve terleme )

Uyku Apnesinin Çeşitleri



  Tıkayıcı  uyku apnesi : Boğazdaki kasların gevşemesi ve havanın geçeceği alanı  kapatmasıyla oluşan bir uyku hastalığıdır. Bu kapatma sonucunda solunum durdurulur ve kandaki oksijen oranını azaltır, bu azalmayı beyin algılar öncelikle uyku derinliğini azaltır,eğer solunum durması devam ederse kişiyi uyandırma yoluna gider ve bu sayede solunumu düzenlemeye çalışır. Bunun sonucunda kişi sabah uyandığında iyi uyuduğunu zanneder ama derin uyuyamadığı için gündüz uyuma ihtiyacı duyar, bu nedenle gündüz uyku hali oluşur.
 
  Merkezi uyku apnesi : Çok nadir görülen bir rahatsızlıktır.Genellikle beynin solunumu kontrol eden bölümüne doğru sinyaller göndermemesi  sonucunda oluşur.Kandaki oksijenin azalması, karbondioksitin artması sonucunda kişi uyanır. Bu hastalar tıkayıcı uyku apnesi olanlara göre daha fazla hatırlar.

   Bileşik uyku apnesi : Bileşik uyku apnesi olan hastalarda öncelikle tıkayıcı uyku apnesi belirtileri gözlenir. Hasta saatte 20-30 arası tıkanma yaşar.
Bu apne uzun yıllardır gözlenmekte ise de son yıllarda uzmanlar tarafından ayrı kategoride incelenmiştir.

Uyku Apnesinin Sonuçları

- Yüksek tansiyon : tek başına bağımsız bir risktir.

- Gürültülü horlama

- Sık idrara çıkma

- Uykuda aşırı terleme

- Konsantrasyon güçlüğü

- Aşırı ve hızlı kilo alma

- Davranış bozuklukları ve depresyon

- Sabah baş ağrısı ve göz kuruluğu

- Mide yanması

- Çocuklarda hiperaktivite

- İnsülin direnci :  Uyku apnesi olan hastalar diyabet geliştirmeye daha yatkındır.

- Pulmoner yüksek tansiyon : Bu hastaların akciğer damarlarında da yüksek basınç olabilir.

   Uyku apnesi acil tedavi gerektiren bir hastalıktır, tedavisi zamanında yapılmazsa kalp krizi,felç ikdidarsızlık ( ımpotans ) ve düzensiz kalp atışları gibi problemlere yol açmaktadır.Ayrıca yapılan araştırmalara göre iş verimsizliğine, kazalara ve trafik kazalarına neden olmaktadır.Bu gibi sorunlarla karşılaşmamak için uyku sağlığımıza çok dikkat edilmesi gerekmektedir.




Kaçak Sevdaluk dizisi

18 Ekim 2013 Cuma

UYKU BOZUKLUKLARI HASTALIKLARI

UYKU BOZUKLUKLARI

DİSSOMNİALAR ve PARASOMNİALAR olmak üzere ikiye ayrılarak incelenirler:

Dissomnialar

   1.İnsomnia: Uykuya dalma gucluğudur. Aslında bir psikiyatrik tanı
sınıflandırması olup olmadığı durumu oldukca karmaşıktır. Araştırmacıların coğu
uykuya dalma gucluğunun diğer psikiyatrik durumlara ikincil olarak ortaya cıktığını
ve hastalığın tedavisiyle uykuya dalma gucluğunun de ortadan kalktığını iddia
ederek hastaları polisomnografik incelemeye gondermemektedir. Buna karşı cıkan
goruş ise uyku bozukluğunun birincil olduğunu ve diğer klinik tablolardan
bazılarının uyku bozukluğuna ikincil olarak geliştiğini soylemektedir. Ancak bu
tartışmaların arasından gerceği bulabilme şansımızın bugunku teknolojik
olanaklarımızla olası olmadığı gorulmektedir. İnsomnia gunluk yaşantımızda
oldukca sık karşımıza cıkmaktadır. Hastaların buyuk bir kısmı hekime
başvurmamaktadır. Genelde insomnia kendiliğinden duzelme eğiliminde olsa da
altta yatan daha ciddi bir psikiyatrik hastalığın ilk habercilerinden olabilir. Bu
nedenle dikkatlice izlemek gerekebilir. Birincil insomniaların tedavisinde ise
zopiklon ve kısa etkili benzodiazepinler tercih edilmelidir. Ancak bağımlılık olasılığı
gozden kacırılmamalıdır.

2.Hipersomnia: Bu hastalık aşırı uyuma ve gunduzleri uyuklama olarak ikiye
ayrılır. Kelime anlamı cok uyuma olan hipersomnia genellikle diğer psikiyatrikhastalıklara eşlik eder. Nadiren tek başına bulunarak birincil hipersomnia adını alır.
Bu durumda uyarıcı ilaclar kullanılır. Bağımlılık riski fazladır. Hipersomnia her
zaman patolojik olmayabilir. Kişilik ozelliklerinin veya ailesel yatkınlığın
hipersomniaya yol actığı kabul edilmektedir. Ayrıca ileri derecede akciğer, karaciğer
hastalıklarında, beyin lezyonlarında ve kalp yetmezliklerinde de hipersomnia
bulgusu olabileceğinden dolayı, hipersomnialı hastalar mutlaka hekime

3.Uyku-Uyanıklık döngüsündeki bozukluklar: Burada en dikkat cekici
ozellik hastaların herhangi bir zamanda uyuyabildikleri halde, istedikleri zaman
genelde uyuyamamalarıdır. Bu hasta grubunda kronik yetiyitimi ve sosyal uyum
sorunu oluşturan hastalıkların dışlanmasıdır( orn şizofreni). Hastaların uyku
uyanıklık dongusu bozulduğundan dolayı hekime uyuklama veya uyuyamama
yakınmaları ile gelebilirler. Geceleri vardiya usulu calışan personelde, uzun hatlarda
calışan ucak personelinde bu bozukluk sık gorulmektedir. Genelde uyuma ve
uyanma saatlerine sınırlama getirildiğinde kendiliğinden duzelmektedir.
4.Solunumla ilişkili uyku bozukluğu: Bu grupta obstruktif uyku apnesi
sendromu ve santral alveolar hipoventilasyon bozuklukları vardır. Genel olarak
apne, hipoapne ve oksijen desaturasyonu gorulur. Her iki hastalık insomniye de
neden olabilsede daha sık olarak hipersomni gorulmektedir. Uykuda olum
gorulebilmektedir (Onedin’in laneti). Farmakolojik tedavi bilinmemektedir. Nasal
cerrahi, trakeostomi ve uvuloplasti gibi yontemler denenebilir. Devamlı nasal
basınclı hava uygulamaları kullanılabilir (nCPAP).


Parasomnialar

1.Rüya sıkıntı bozukluğu: Uyku sırasında normalde her kişi korkutucu
rüyalar görebilir. Ancak normal olan tipinde bu rüyalar kişiyi genelde uyandırmaz
ve tekrar etme eğiliminde değildir. Ancak rüya sıkıntı bozukluğunda kişi uyku
sırasındaki normal uykusunun yanı sıra korkutucu rüya ve karabasanlar görüp
korku içinde uykudan uyanır. Kişi uyandığında bunun bir rüya olduğunu hemen
anlar. Bu durum genelde gecenin ilerisi REM dönemlerinde ortaya çıkar. Kişinin
uyumunu bozabilir, tekrarlama eğilimindedir.

2.Uyku karabasanları: Şiddetli korkutucu, panikletici bir durumdur.
Genellikle uykunun NREM dönemlerinde çığlık ve dehşet içerisinde uykudan
uyanma ile kendini gösterir. Çocuklarda nispeten daha sıktır. Yoğun bir sıkıntıyla
beraber kişinin kafası karışır, rüyayı kısa bir sure gerçekle karıştırır ve nerede
olduğunu bilemeyebilir. Özel bir tedavi bicimi yoktur.

3.Uyur-gezerlik: İlgi çekici bir hastalıktır. Genellikle uykuya daldıktan hemen
sonra görülür. Uykunun ilk 1/3 lük döneminde ve NREM döneminde ortaya çıkar.
Sıklıkla 10  yaş civarına kadar görülür. Kişi birden yataktan kalkarken bazı otomatik
hareketleri yapar. Bunlar yürüme, giyinme, tuvalete gitme, araba kullanma gibi
hareketler olabilir. Altta yatan bir beyin patolojisi ileri sürülmüş olsa da herhangi bir
bulgu saptanamamıştır.


DİĞER UYKU BOZUKLUKLARI

Uykuya ilişkin epileptik nöbetler
Uykuya ilişkin anormal yutkunma sendromu
Uykuya ilişkin hemoliz (paroxysmal nocturnal hemoglobinuria)
Madde kullanımının indüklediği uyku bozukluğu
Uykuya ilişkin asthma
Uykuya ilişkin kardiyovasküler belirtiler







www.siteadresi.orgwww.siteadresi.org

15 Ekim 2013 Salı

Uyku Bozuklukları 2

      UYKU ve BOZUKLUKLARI

 Uyku, hemen hemen butun hekimlik dallarını ilgilendiren bir alandır.
Ozellikle psikiyatristler ve norologlar tarafından incelenen bir konudur. Uyku bozukluğu bazen başka bir bedensel ya da ruhsal hastalığın bir belirtisi olarak ortaya cıkabileceği gibi başlı başına ayrı bir hastalık olarak da görülebilir.

  Örneğin depresyon dediğimiz ruhsal hastalığın belirtilerinden birisi de uyuyamama veya erken uyanmadır. Ancak bu uyku bozukluğundan ziyade depresyonun bir belirtisidir. Depresyonun en sık rastlanan kalıntı (reziduel) belirtisi uyku sorunlarıolduğu gibi hastalığın tekrar başlamasında da uyku sorunlarının tekrar başlamasının ongorucu olduğu bilinmektedir. Orneğin depresyon nedeniyle uyku bozukluğu gelişen hastada, antidepresan tedavi başlanmalıdır. Depresyonun tedavisiyle uyku
bozukluğu da bir sure sonra duzelecektir. Uyku sadece zihinsel yaşamın onemli bir parcası değil, aynı zamanda hormonal duzenlemede de onemli rol alan bir surectir.

 Bu nedenle uyku sorunlarının nedeni saptanarak tedavi altına alınmalıdır ve mutlaka nedene yonelik ilac ve diğer tedaviler verilmelidir. Depresyon, mani, şizofreni gibi hastalıklar uyku bozukluğu yapabildiklerinden dolayı bu durumlarda uyku bozukluğunun temeli olan hastalığa yonelik ilac tedavisi verilmelidir.

Tarihçe

 Hipokrat, vucudun ic organlarını sıcak tutma amacı ile kanın bu bolgelerde
birikerek beyinden uzaklaştığını ve uykunun bu vaskuler reorganizasyon sonucu ortaya cıktığını ileri surmuştur. Aristo ise alınan gıdaların ısıya donuşerek uykululuğa yol actığını belirtmiştir. 20. yuzyılın başlarında ise hipnotoksin teorisi ortaya atılmıştır. Buna gore kana salgılanan bir madde uykuya neden olmaktaydı. Bunu ispatlamak amacı ile uyuyan kopeklerden alınan kan, uyanık kopeklere verilmiş ve kopeklerde uykuyu induklediği gosterilerek uykuyu başlatan endojen bir faktorun varlığı teorisi desteklenmiştir.

Uyku Fizyolojisi

 Uyku, insan yaşamının yaklaşık 1/3’ unu kaplayan fizyolojik bir
gereksinimdir. Eğer 75 yıl yaşadığınızı varsayarsak 18 ile 25 yıl arasında bir sure uykuda gecmektedir. Uyku, bilinclilik acısından uyanıklığın ortadan kalkması değil, farklı bir bilinclilik durumu olarak tanımlanabilir. Bu farklı bilinclilik duzeylerinin farklı fizyolojik, elektrofizyoljikve bilişsel bileşenleri vardır. Oğrenme, bellek
oluşumu ve emosyonel duzenlemelerle uyku arasında bir ilişki olduğu bilinmektedir. En basit ornek uykusuz gecen bir geceden sonraki gun yaşanan gerginlik, huzursuluk, yoğunlaşma gucluğu ve verimsizliktir. Hayvan deneylerinde ilginc olarak gorulmektedir ki yeni davranışı oğrenen hayvanda REM uykusunu deneysel olarak engellersek oğrenme bozulmaktadır.

  Uykunun yapısal ozellikleri uzerine en etkili faktor yaştır. Prenatal donemde de siklik aktivite tespit edilmesi, uyku-uyanıklık siklusunun varlığını duşundurmektedir. Gestasyonun 20’inci haftasında siklik, ritmik motor aktiviteler tespit edilebilmektedir. 28 ile 32’inci haftalar arasında ise duzenli bir uyku uyanıklık siklusu izlenebilmekte, hızlı goz kuresi hareketlerinin varlığı ile belli donemlerde inaktif donmelerin vucut hareketleri ile donuşumlu olarak izlenebildiği uyku donemleri gorulmektedir. 32. haftadan sonra ise REM ve non-REM uykusu kolaylıkla birbirinden ayrılabilmektedir. Miyadında doğan bir bebek 24 saatin 16 saatini uykuda gecirmekte, uykuları genellikle REM uykusu ile başlamakta ve toplam uyku suresinin %50’sini REM uykusu oluşturmaktadır.

  REM uykusu bebek buyudukce azalmaktadır. Sekiz yaş civarında artık sadece gece uykusu vardır. Yaklaşık 10 saat surer ve uyanıklık suresi oldukca az olduğu gece uykusu vardır. Pubertede toplam uyku suresi ortalama 9 saat kadardır ve uykunun yaklaşık %40’ı derin yavaş uykudan, %20–25 kadarı REM uykusundan oluşmaktadır. 20 yaş civarında uyanıklık sayısının az, uyku etkinliğinin yuksek olduğu uykular devam ederken bu durum yaşla beraber giderek duşmektedir. 35 yaşlarında derin yavaş uyku oranı, 20’li yaşlara gore azalma gosterirken, REM uykusunun toplam uyku suresine oranı %25 olarak sabit kalmaktadır


  Bu yaşlarda uyku etkinliğinde giderek azalma, gece uykuya dalma suresinde uzama ve gece ici uyanıklık sayısında artış gozlenmektedir. Yaşlılarda ise gece uykusunun suresi azalırken gun icerisindeki uyuklamaların sayısı ve suresi artış gostermektedir. 24 saat suresince toplam uyku suresi genc erişkinlerin uyku suresine eşit sure gosterebilmektedir. Gece icerisindeki uyanıklık sayısının artması ile birlikte uyku etkinliği belirgin bir şekilde azalmaktadır. Derin yavaş uyku suresi %10’a kadar duşmekte, yaş ilerledikce derin yavaş uykunun azalması da belirginleşmektedir. Bu yaşlarda delta dalgalarının amplitudunde de gozlenen duşme, uykuyu duzenleyen merkezlerdeki dejenerasyonun bir yansıması olarak duşunulmektedir. Uyku bicimindeki bu değişiklikler 60 ile 80 yaş arasındaki erkeklerde kadınlardakinden daha belirgin olarak ortaya cıkmaktadır. REM uyku suresi iyice ileri yaşlarda %20’lere kadar duşebilmektedir. Ayrıca yaşlılıkta pineal bezde kalsifikasyona bağlı melatonin duzeylerinin duşmesi ile ilgili olduğu duşunulen, her on yılda bir uyku zamanının bir saat one kayışı gozlenmektedir. Budurumda yaşlı kişiler erken yatmakta ve sabah erken uyanmaktadır.

  Bireysel olarak uyku gereksinimi farklılıklar gosterebilir. Bazı kişilere cok kısa
uyku yeterli gelirken bazı kişiler uzun uyku surelerine ihtiyaç gosterirler. Kısa uyku
sureli kişiler genelde 6 saatten az uyudukları halde gunluk aktiviteleri ve uyumları
bozulmaz. Uzun uyku sureli kişilerin ise 9 saatten fazla uykuya ihtiyaç gosterirler.
Kısa ve uzun uyku suresine ihtiyaç gosteren bireyler arasında kişilik farklarının
olduğu ileri sürülmüştür. Kısa uyku sureli kişilerin enerjik, hırslı, sosyal bakımdan
uyumlu ve girişken kişiler olduğu, uzun uyku sureli kişilerin ise depresif,
anksiyeteli, sosyal bakımdan çekinik, enerji sorunu yaşayan kişilik ozellikleri
gösterdiği varsayılmaktadır.

  Kliniklerde uyku “polisomnograf” denilen aletlerle ölçülür. Polisomnograf
uyku suresince vucudumuzda olan fizyolojik değişiklikleri değerlendirir ve kayıt
eder. Orneğin, beynimizin elektriksel aktivitesi (EEG), kalbimizin elektriksel
aktivitesi (EKG), solunum sayımız, vucut ısısı, penisteki değişiklikler (ozellikle
ereksi yon), kan oksijen düzeyleri, goz hareketleri gibi değişkenler kayıt altına alınır.
Bu incelemeler sonucunda tıp uzmanları tarafından uyku ana olarak iki bolüme
ayrılmıştır. Birincisi REM uykusu, ikincisi de NREM (Non-REM) uykusudur. Bu
uyku donemi sınıflandırması goz hareketlerine bağlı olarak yapılmıştır. REM (Rapid
eye movement), donemi hızlı goz hareketlerinin olduğu ve rüyaların görüldüğü
donemdir. Bu donemde otonomik aktivite ve EEG aktivitesi artar, sürekli bir
hipokampal “theta” ritmi ortaya çıkar ve mesensefalik retikuler formasyondan gelen
süratli boşalımlar ve ponstan gelen uyku iğcikleri ”sleep spindles” gorulur. NREM
(Nonrapid eye movement) donemi yavaş goz hareketlerinden oluşur ve genelde
vücutsal değişikliklerin izlendiği derin uyku donemidir. Uyku düzeni denilen olay
bu iki donemin belirli surelerle birebirlerini takip etmesidir. Kişiden kişiye
değişmekle beraber 90–120 dakika arasında REM (%25) + NREM (%75) dongusu
tekrarlanır. Bu döngü bir gecelik uyku sırasında yaklaşık 4–5 kez tekrarlanır. İlk
REM donemi kısa olmaya eğilimlidir ve yaklaşık 5–15 dk surer. Kişi kısa uyusa da bu
döngünün bittiği donemlerde uyandırılırsa daha dinlenmiş şekilde kalktığı ileri
sürülmüştür.

  REM uykusunun bazı özellikleri vardır:

1.İskelet kası (solunum ve goz kasları hariç) tonusun de tonik inhibisyon-atoni
   (Dolayısı ile uykuda hareketler çoğunlukla REM başlangıcı ve bitişinde
    gözlenir). REM paralizisi olarak da bilinir. Beyin sapı merkezlerinin kortekste
    istemli kasları inhibe etmesi ile ortaya çıkar ve kişinin REM uykusu boyunca
    rüyadan çıkmamasına yardımcı olur. Genellikle uykudan uyanılınca saniyeler
    veya dakikalar içerisinde sonlanır.

2. Hiperkapnik solunumsal uyarımda azalma.

3. Göreceli poikilotermi (vucut sıcaklığı düşüşü).

4. Penil dolgunluk (sabah ereksiyonu).

5. Kalp atımlarında taşikardi ve bradikardi donemleri.

6. Rüyaların %80’i bu donemde gorulur.


Yattıktan ortalama 15–20 dk da kişi uykuya dalar. Sonraki 45 dakikada kişi derin uykuya
dalar (Faz 3 ve 4). Faz 4’ e ulaşıldıktan ortalama 45 dk sonra ilk REM dönemine ulaşılır. REM suresi ortalama 90 dk surer. Gece ilerledikce REM sureleri uzar ve derin uykunun 3. ve 4. donemleri kaybolur. Gece ilerledikce kişinin uykusu hafifler ve daha cok rüya görür. Evre 3
ve 4 derin uyku olarak adlandırılmaktadır. Bu donemde kişinin uyandırılabilmesi icin daha
güçlü bir uyarana ihtiyaç duyulmaktadır. Uyanıklık sırasında tüm bu noromodulatorler
yuksek seviyede salınırken, REM sırasında serotonin ve norepinefrin salınması en aza iner ve tek başına asetilkolin salınımı baskındır. NREM sırasında ise tüm bu noromodulatorler göreceli olarak daha düşük seviyede salınmaktadır.

 Bunun tersine REM döneminde imbik ve paralimbik bolgelerde metabolizma artışı gözlenirken dorsolateral prefrontal bölgede metabolizma azalması gorulur. NREM uykusunda ise yaygın bir beyin metabolizması azalması gözlenir.



İslami ve Temiz İçerikli Siteler Listesi

12 Ekim 2013 Cumartesi

UYKU BOZUKLUKLARI 1

                                       UYKU BOZUKLUKLARI

   Uyku yaşamsal, fiziksel ve zihinsel faaliyetlerimizi
yenileyebilmemiz için gereklidir.Yaklaşık olarak yaşamımızın üçte biri uyumakla geçmektedir.Sağlığımız için uyku düzenimize dikkat etmeli herhangi bir uyku bozukluğumuz varsa çözüm bulmalıyız.

   Dünya üzerin de yaklaşık olarak 85 milyon uyku hastalığı vardır.Çoğu sağlığın ve yaşam kalitesinin bozulmasına sebep olmaktadır. Uyku bozuklukları araç kullanırken trafik kazalarına, herhangi bir işte çalışırken mesleki kazaların oluşmasına neden olmaktadır.Çünkü uyku yeteri kadar uyunmadığı takdirde dikkatsizlik ve kendini işe tam verememe şeklinde göstermektedir.Bazı uyku bozuklukları da zamansız uykuya dalma ve uykuyu sürdürmede güçlük şeklinde kendini göstermektedir,hal böyle olunca vücudun biyolojik saati bozulur ve kişi günün yanlış zamanlarında uykulu olmaktadır.

Uykuda solunum bozuklukları
  Solunumun uyuma sırasında durması şeklinde olmaktadır. En sık görüleni horlamadır.Horlama uyuma sırasında solunumun durması ya da boğazda daralma sonucu gürültülü olmaktadır.Horlamanın şiddetine göre aynı yastığı paylaşan kişiyi, aynı evde kalanları ve hatta ve hatta komşuları bile rahatsız etmektedir.Bademcik, boğaz, dil, damak gibi darlık oluşturan sorunların yanı sıra alkol, aşırı kilo alımı, yorgunluk ve uykusuzluk gibi nedenlerde horlamayı arttırır.

Uykuda solunum durması hastalığı
 Uyku esnasında boğazda oluşan tıkanıklıklar sebebiyle tekrarlayan solunumsal bozukluklar nefes azlığı ve hipopne sonucu oluşur.

 Uyku sırasında nefesin tamamen kesilmesi veya önemli ölçüde azalması sebebiyle kandaki oksijen oranının düşmesine neden olur.Soluk alamadığından uyanmak zorunda kalır,uyandığında soluk alıp verme devam eder.Uyanıklık kalp ve sinir sistemlerinde uyarılara kan basıncında yükselmeye neden olur.Uykunun bozulması cinsel işlevleri ve metabolizmayı etkiler.Uykuda solunum durması hastalığı bütün vücudu ilgilendiren bir sorundur.

 Hastalar gürültülü şekilde horlar, sabah uykularını alamamış olarak uyanırlar, uykularını alamadıkları için zihinsel yetilerinde bozulma ve gün içinde uykulu olurlar.

Toplum Sağlığı Açısından Önemi
 Uykuda solunum bozukluğu toplumda sık görülmektedir.Araştırmalara göre uykuda apne  sendromu erkeklerin %4 Ü  kadınların %2 sinde görülürken çocuklarda ise bu durum %3 kadar olmaktadır.

 Uyku apne sendromu önemli sağlık sorunlarına hastalık ve daha da kötüsü ölümlere yol açmaktadır. Hastalarda uyku bölünmesi sonucu kalp ritm bozukluğu, hipertansiyon, oksijende azalma inme, solunum ve kalp yetmezliği, aşırı kiloluk gibi hastalıklar oluşabilmektedir.

Kronik uykusuzluk
 En az bir ay süren bir rahatsızlıktır.Hastalar bu konuda endişelenir ancak sorun her zaman uykuda olmayabilir.Yapılan bir araştırmaya göre bu tip hastaların uykuda solunum ve anormal kas hareketlerinin olduğunu göstermiştir.

Uykusuzluğun farklı sebepleri de olabilir. Bunlar:
- Psikolojik faktörler (uykusuzluk eğilimi, kalıcı stres)
- Yaşam tarzı ( uyarıcılar,alkol, çalışma saatleri, egzersizler, uyku hapları)
- Çevresel faktörler ( ses, ışık )


 Özetle uyku bozuklukları genel bir halk sağlığı sorunudur.Toplumda her bireyin başına gelebilir.Gerek hasta gerekse diğer bireyler tarafından tanısının iyi bir şekilde yapılması ve tedavisinin yapılması gerekir. Genel olarak bu ve buna benzer nedenlerden dolayı meydana gelmektedir.


www.siteadresi.org
Linkcenneti.net | Site Ekle | Firma Ekle

9 Ekim 2013 Çarşamba

NEDEN UYURUZ ?

   Neden Uyuruz?

  Uykunun amaçları kabaca iki teori grubu ile açıklanabilir: Restoratif
(yenileyici) ve evrimsel (uyumcul) teoriler. Restoratif teoriler uykuda yenilenme ve
onarım süreçleri olduğunu ileri sürer. Genel olarak NREM uykusunun bedeni, REM
uykusunun zihni yenilediği kabul edilir. NREM uykusu boyunca Growth hormon,
testosteron ve prolaktin salgılarında artışlar olur. Bellek konsolidasyonu (kabaca
günlük belleğin uzun dönemli kalıcı belleğe dönüştürülmesi) için ve özellikle
prosedural belleğin sağlıklı çalışması için REM uykusuna ihtiyaç vardır. Ayrıca bir
görev için aktive olan beyin bölgeleri REM uykusunda da aktive olur. Yani REM
uykusu yeni edinimlerle kazanılmış noronal bağlantıların sabitleştirilmesine aracı
olmaktadır. Restoratif teorinin zayıflıkları arasında uyku ihtiyacımızın gün içerisinde
çok aktif veya edilgen olmamız ile doğru ilişkili olmaması ve her zaman uykuya
ihtiyacımız olması ile özetlenebilir. Evrimsel teoriler uykunun zaman içerisinde
edinilmiş canlı kalmayı sağlayan uyumsal süreçler olduğunu, tehlikeli durum ya da
türlerle karşılaşmayı önlediğini ileri sürer. Ayrıca uyku enerji tasarrufu
sağlamaktadır. Bu teoriler birbirleriyle çatıştığı gibi birbirlerine destek olmakla
beraber henüz açıklayamadıkları çoktur. 1938 tarihinde 33 gün boyunca Kentucky’da
bir mağarada gerçekleştirilen, ABD bilim adamları Kleitman ve Richard son’un 24
saatlik uyku ve uyanıklık devrinin ışık ve sıcaklıktaki değişimler tarafından etkilenip
etkilenmediğinin araştırmasında Richard son vücudunu 28 saatlik (9 saat uyku 19
saat uyanıklık) ritme uyarlayabilmiştir. Total uyku derivasyonu (yoksunluğu) ya da dönemsel uyku derivasyonu çalışmaları önemli bilgiler sunmuştur.

  Bu çalışmaların sonunda beynin ve vücudun uykuya ihtiyacı olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bir gecelik total uyku yoksunluğu sonrası gündüzleri mikro uyku denilen 1–2 saniyelik uyku ya da benzeri değişmiş bilinçlilik durumu epizotları görülür ki bu durumun tarih boyunca önemli kazalara yol açtığı ifade edilmiştir. 1963 yılında fareler üzerindeki bir deneyde yaklaşık 2 haftalık total uyku yoksunluğundan sonra bir hiper metabolizma tablosu ile hayvanlar olmuştur.

   Ancak insanlarda bu durum bildirilmemiştir. 1959 yılında bir
Amerikalı DJ 201 saatlik uykusuzluk sürdürmüş, ancak bunu çeşitli uyarıcılar
kullanarak başarmıştır. Daha sonra 17 yaşındaki Amerikalı bir genç 1963–64 yeni yılı
sırasında 264 saatlik (yaklaşık 11 gün) uykusuzluk ile rekor kırmıştır, ancak önceki
kişi gibi herhangi bir ilaç kullanmadan bunu yapmıştır. Sonuçta her iki erkek de
hırçınlıklar ve varsalılar yaşantılanmıştır. Daha sonraları tıbbi deneyler sırasında
ciddi olarak monitorize edilen hastalarda 10 günlük uykusuzluklar izlenmiş ve
herhangi bir ciddi tıbbi sorun gözlenmemiştirler. 1–2 günlük uyku sonrası deneklerin
fizyolojik işlevleri olağan şekline donmuştur. Bundan başka manik hastalar,
işkenceye maruz kalanlar ya da cephede savaşan askerler gibi kişilerde yaklaşık 4
günlük sorunsuz uykusuzluk bildirilmiştir.

  Çok nadir olarak görülen Mervan Sendromu diye bilinen bir klinik durumda kas seğirmeleri, ağrı, aşırı terleme, kilo kaybı, periyodik hallusinasyonlar ve şiddetli uyku kaybı gözlenir (agrypnia). Fransa da 27 yaşındaki bir erkekte bu sendrom bulunmuştur; hastanın aylardır
uyumadığı, bu surede kendisini uykulu veya yorgun hissetmediği, herhangi bir
mizaç, bellek ya da anksiyete belirtisi göstermediği ancak hemen hemen her gece 9–
11 arasında 20–60 dk lık çok canlı işitsel, görsel, koku ve soma statik (dokunma
şeklinde) hallusinatuar yaşantısı olduğu gibi parmak ve topuklarında çok şiddetli
ağrı ve vazokonstriksiyon olduğu görülmüştür. Bu tablonun sinir hücre ve
membranlarına özgü potasyum (K+) kanallarına karşı oluşan antikorlarla oluştuğu
düşünülmüştür. Bundan başka nadir bir rahatsızlık “Fatal Familial Insomnia”dır (FFI).
Bu otosomal dominant bir rahatsızlıktır.

 Yaklaşık 6–30 aylık bir uykusuzluk sonrası hasta olur. FFI büyük olasılıkla yanlış sınıflanmış bir rahatsızlıktır, uyku yoksunluğundan ziyade çoğul organ hasarının ardından kişi olur. Patolojik süreç talamus ve diğer beyin bölgelerinde yoğun atrofi, artmış sempatik aktivite,
hipertansiyon, ateş, tremor, stupor, kilo kaybı ve endokrin regülasyon kaybıdır.
Muhtemelen infeksiyoz beyin prion hastalıkları ile ilişki gibi görünmektedir. Uyku
surecindeki bozulmalar normal kişilerin ertesi günkü tüm zihinsel ve motor
aktivitelerini olumsuz etkiler. Yaklaşık 16–17 saatlik uyanıklığın ardından kişinin
zihinsel ve motor aktivitelerinin neredeyse 0.5 promil alkollü kişilere benzediği
gözlenmiştir. Reaksiyon zamanı uzar, algı sorunları olur, karmaşık motor beceriler bozulur.
Bozulmuş motor ve zihinsel becerilere ilaveten yüksek stres anksiyete, depresyon ve
gereksiz risk alma bildirilmiştir.

  REM uykusu baskılanan ancak NREM uykusuna izin verilen deney hayvanlarında yara iyileşmesi gecikmektedir. NREM döneminin evre 3 ve 4. de Growth hormon salgılanmasında artış olmaktadır. Growth hormon salgısındaki artışla protein sentezi artmakta, metabolizma yavaşlamakta, kardiyovaskuler sistem ve solunum sistemindeki fizyolojik aktivitelerde genel olarak azalma dikkati çekmektedir. Tüm bu değişmeler bedensel dinlenmeye, yenilenmeye
hizmet etmektedir. Derin uykunun yeterince uyunmadığı ya da deneysel olarak
ortadan kaldırıldığı durumlarda ise insanlar dinleneme diklerinden, sabah yorgun

kalktıklarından, yeni bir günün yükünü taşıyacak durumda olmadıklarından
yakınmaktadırlar.

   Uyku yoksunluğunun ağır olduğu olgularda herniler, kas fasia
yırtıkları gibi fiziksel eylemlerle ilişkili sorunlar daha sık bildirilmiştir. Obezite ve
uyku deprivasyonu arasında ilişki olduğunu ileriye suren araştırmacılar da vardır.
Uyku yoksunluğu growth hormonu baskılarken HPA aktivitesini arttırır. HPA genel
olarak strese yanıt olarak beslenme, immun sistem, mizaç, sex ve enerji kullanımı
gibi özellikleri ayarlar. Uzamış uyku yoksunluğu adrenal yetmezlik, kalp hastalıkları ve
tip II diyabet gibi sorunlara yol açabilir.

   Sonuç olarak, uyku zihinsel dinlenme ile beraber fiziksel dinlenmeyi de
sağlar. Bu nedenle fiziksel egzersiz, hastalık, hamilelik ve buna benzer durumlar
uyku ihtiyacını arttırmaktadır.






www.siteadresi.orgwww.siteadresi.orgwww.siteadresi.orgwww.siteadresi.org

6 Ekim 2013 Pazar

HORLAMA PROBLEMİ

                                             Uykunun önemi

    Uyku tüm canlılar da doğal dinlenme biçimidir, insan ömrünün 1/3 ünü oluşturur, beynin bir gün önceki aldığı bilgileri işlemesini sağlar.Canlılar günlük işlevlerini gerçekleştirmek için uykuya ihtiyaç duyarlar.

    Her insanın uyuma süreleri cinsiyete,kiloya ve yaşa göre değişmektedir, Dünya Sağlık Örgütü’ nün hesaplamasına göre günlük ortalama uyuma süresi 8 saattir,bu sadece ortalama bir rakamdır.Kimi insana 4 saat uyku yete biliyorken kimi insana 8 saat yetmeyebiliyor. Yeterince uyumak insanın beynini iyi kullanabilmesi ve çevresindeki olaylara idrak edebilmesi  açısından çok önemlidir.

   Küçük yaşlarda uyku süresi erişkin bir insandan daha fazladır.Yeni doğan bir bebek 16 saat uyurken, ilkokul çağındaki bir çocuğa 9-10 saatlik bir uyku yetmektedir.Şunu unutmayalım ki çocukların erişkinlerden daha fazla uyku uyumaya ihtiyacı vardır.
  Ayrıca uykuda salgılanan meletonin hormonu sayesin de hem kanserden korunuyor, hem de genç kalabiliyoruz. Hatta bu hormon iyi çalıştığı takdirde %10-20 oranında ömrü uzatmaktadır.Şu da var ki sadece gece 23:00 ile 05:00 saatleri arasında salgılanmaktadır.

  
                    Uykunun evreleri

   Uyumak üzere olduğumuz anda birbirini periyodik olarak izleyen iki uyku evresi vardır.Bunlar; REM ve NONREM evreleridir.

 NON REM Uykusu
   Uykunun gidişatına dayanarak bu evre dörde ayrılmaktadır.1. ve 2. evre yüzeysel uyku dönemini 3. ve 4. evrede derin uyku evresidir.Göz hareketleri yoktur, kas tonusu azalmıştır, nabız ve solunum yavaşlamıştır.
 - Evre   0      bütünüyle uyanık olunan evredir
 - Evre   1      uykuya dalma evresidir. Kişi etrafında olup bitenden habersizdir.
 - Evre   2      bu evrede bilinç kişi uyandırıldığında uykuda olduğunu hatırlayacak derecededir.
 - Evre  3-4   yavaş dalgalı uyku

REM  UYKU

 Hızlı göz hareketleri olur,uykunun rüya görülen evresidir ya da bu evrede görülen uyku uyanınca hatırlanır.Bu evrede hızlı göz hareketleri ve huzursuzluk belirtileri olabilmektedir.

  Uykuyu yeteri kadar alamayan insanlarda unutkanlık,asabiyet dikkat dağınıklığı, sinirlilik artar, iç sıkıntısı  gibi büyük sorunlar meydana gelir.Yapılan uyku yoksunluğu deneylerinde deneklerde:  üç gün sonunda sinirlilik zamanı bilememe hayal görme kekeleme konuşulanları anlayamama gibi durumlar meydana gelmiştir. Fakat fazla uyumakta dikkat ve iştah değişikliklerine yol açabilir


  Yapılan araştırmalara göre günde 3,5 saatten az 8,5 saatten fazla uyuyanların ömürlerinin %3  kısaldığı gözlemlenmiştir.




  Kaliteli bir uyku için;

- Çok aç ya da fazla yeyip yatmayın
- Ne çok erken ne de çok geç yatmayın
- Her gün belirlediğiniz saatte yatın
- Akşam belli saatlerden sonra çay kahve içmeyin
- Yatarken süt içebilir ya da isterseniz yoğurt yiyebilirsiniz
- Yatmadan önce uykuyu kaçıracak müzik dinlemeyin veya  televizyon programı izlemeyin

 Tüm bunların yanında uyku hayatın tadını ve hazzını almamız ve yaşamsal faaliyetlerimizi sürdürmemiz ve enerji toplamamız için vazgeçilmez bir öneme sahiptir.Uyku bedenimizin dinlenmesi ve iş hayatımızın ve sosyal hayatımızın başarılı bir şekilde geçmesi için önemlidir.göründüğü üzere uykusuz yaşanmadığı gibi fazla uyumanın da zararları vardır.


www.siteadresi.org